

Bir Arpa Boy Yol Kilometreler Eder Mi?
Anne ve babalarımızla yaptığımız kimi sohbetlerde şunu sık sık duyarız “yıllardan beri uğraşıyoruz aldığımız yol bir arpa boyu bile değil”İşte bu yazımızda “bir arpa boy yolun aslında kaç km yola denk geldiğini “ anlatmaya çalışacağım.
Evladımız, biriciğimiz, her şeyimiz. Dünyaya gözlerini açtığında bize en büyük mutluluğu yaşatan can tanelerimiz... Onlar henüz ömürlerinin başında, yetişkin bir bireyin bile mücadele vermekte zorlanacağı bir sınavla baş etmeye çalışan özel çocuklarımız... Onlar yaşama azmi ile bize ışık olan, küçük bir tebessümüyle bize hayatın tüm zorluklarını unutturan ENGELSİZ savaşçılarımız...
Kucağımıza aldığımız yavrumuzun yapılan tetkikler neticesinde özel bir tedavi programına ihtiyaç duyduğunu öğreniyoruz. İmkanlarımızın el verdiği ölçüde en iyi eğitim ve tedavi programından faydalanması için çaba gösteriyoruz. Nitekim çocuğumuzda birtakım gelişmeler gözlemliyoruz, gözlerimizin içi gülüyor, onunla birlikte mutlu oluyoruz fakat o da ne! Uygulanan programdan maksimum verim alan çocuğumuz bir anda durağanlaşıyor. Çocuğumuzdaki gözle görülebilen gelişmeler azalıyor ve artık çocuğumuzun gelişemeyeceği, gelebileceği son seviyede olduğu hissiyatına kapılıyoruz.
Çok sayıda ailemizin karşılaştığı bu durum, aslında çocuğumuzun bundan sonrasında gelişim kat edemeyeceği yahut tedavi sürecinin sonladığı manasına gelmiyor.
Nasıl mı?
Bilindiği üzere fizik tedavi sürecine başlayan her çocuk aynı hızda gelişim göstermez. Aynı tanıyla gelen çocuklarda dahi gelişim seviyesi farklıdır. Bunun temel nedeni her çocukta etkilenim seviyesinin farklı olmasıdır. Buna bağlı olarak uzman ekipler her birey için “bireye özgü eğitim” temelini esas alırlar. Buradan hareketle temel düşüncemiz, her ne durumda olsun, çocuğumuzu diğer çocuklarla kıyaslamaktan vazgeçmek olmalıdır.
Tedavi periyotlarında sık olarak çocuğun hızla gelişim gösterdiği veya gözle görülen gelişimin azaldığı dönemlere girilir. Hatta kimi vakalarda etkilenim seviyesine bağlı olarak gelişimin çok sınırlı olduğu da gözlemlenebilir. Bazı durumlarda ise ailenin, fizyoterapistin yada çocuğun elinde olmayan handikaplar devreye girebilir. Bu noktada göz önünde bulundurulması gerekenler; hastalığın seyri (ilerleyici olup olmaması, atak dönemleri vs.) ve hastalığa eşlik eden durumların varlığıdır. (kullanılan ilaçlar, epileptik nöbetler vb.) Hastalığın seyri ve eşlik eden diğer durumlar, gelişimin sınırlarını belirleyen temel faktörler diyebiliriz.
Bahsetmiş olduğumuz bu duraklama dönemlerinde ailelerin ve çocukların motivasyonları kırılabilir. Aileler eğitim periyotlarına ara vermeyi yahut eğitimi sonlandırmayı düşünebilirler. Doğruyu söylemek gerekirse bu düşünceyi eyleme dönüştürmek, çocuğumuza yapacağımız en büyük kötülüktür.
Devam etmezsek ne olur?
Fizik tedaviye ara verilen yahut desteğin tamamen kesildiği vakalarda maalesef durumlar pek parlak olmuyor. Defalarca karşılaşılan bu pes etme durumunda, o güne kadar kazanılan fonksiyonlar hızlı bir şekilde kaybediliyor. Kazanımın sınırlı olduğu tablolarda ise mevcut durum her geçen gün kötüleşiyor. Azalmış kassal endurans neticesinde çocuğun kapasitesi minimalize oluyor. Dayanıklılık gerektiren birçok aktivite tolere edilemiyor. Tedaviye tekrar başlanılsa bile, verilen aranın süresine bağlı olarak kaybedilmiş fonksiyonların geri kazanılamaması söz konusu oluyor. Süre daha da uzarsa durum iyice kötüleşiyor ve kas iskelet sisteminde geri dönüşü olmayan problemler(deformiteler, kısalıklar, şekil bozuklukları) karşımıza çıkıyor. Bu durum erken ve tekrarlı cerrahi girişimlere sebep olduğu gibi aile ve çocuk üzerinde maddi ve manevi yıkımlara sebep oluyor.
Bu durumlardan kaçınabilmek adına fizyoterapistinize danışıp gidişata göre davranışınızı belirlemek en sağlıklısı olacaktır.
Bu tip durumlarda uzman kadro, öncesindeki ve şu anki fonksiyonel gelişimi karşılaştırır. Yalnızca uzman bir bakışın yakalayabileceği olumlu veya olumsuz gelişmeler ışığında, tedavi programına eklemeler ya da çıkarmalar yapılarak rehabilitasyon seyri değiştirilebilir. Bu noktada hedef, mevcut durumu korumaya yönelik planlanır. Bu yöntemle bahsetmiş olduğumuz negatif gelişmeler minimalize edilip, fonksiyonellik korunur. Sürece farklı yönlerden bakan fizyoterapistler, tedavi periyodunda kazandırmayı hedeflerken, fonksiyonelliği kaybetmeme noktasını da göz ardı etmezler.
İnsanlar çağlar boyunca kazanmayı hedeflemişlerdir. Günümüzde de hedefler bu yönde. Ancak hayatın akışında kazanmak ve kaybetmek yan yana yürüyor. Ve ne acı ki hayatta birçok şeyin değeri kaybedildikten sonra anlaşılıyor. Bu durum fizik tedavi açısından da geçerli... Bizler fizyoterapistler olarak bu noktada sizleri de kazanan tarafa çekmeyi ümit ediyoruz. Kazanamama noktasında ise el ele verip kaybetmemeyi sağlayalım istiyoruz. Bize ve çocuğunuza bu süreçte vereceğiniz destekle çocuğunuzun en iyi seviyeye gelmesine yardımcı olacaksınız.
Sonuç olarak size söyleyebileceğimiz aslında bir arpa boy yol aldığınızı düşünsenizde siz kilometrelerce yol almışsınızdır.
Sevgiyle kalın...